Page 55 - aktuel-6

Basic HTML Version

BezmiâlemAktüel 2014 /
55
Kullanılan bu terimler tıpkı Victor Hugo’nun 1831 yılında yazmış olduğu “Notre
dame’ın Kamburu” romanındaki papaz Frollo’nun katedralin önünde bulduğu
Quasimodo’ya ismini veriş amacını anımsatır. “Eksik-tamamlanmamış” an-
lamına gelen Quasimodo; romanda yıllarca toplumdaki insanlar tarafından
görünüşü sebebiyle küçük düşürücü ve alaycı tutumlara maruz kalmış bir
karakterdir. Bu sebeple insanlardan kaçan ve kendini katedrale kapatan
zangoç karakter zamanla katedralin çanları yüzünden sağır olmuştur. Yal-
nız Quasimodo’nun en yakın arkadaşı ise Marie adını verdiği büyük çan-
dır… Ünlü yazarın bu muhteşem romanıyla aslında büyük resme daha
net bakabiliyoruz. Romandaki toplumun karakter üzerinde ki hasar tab-
losu tek tek incelendiğinde psikososyal ve fizyolojik açıdan geri dönüşü
olmayan yaralar açıldığını görebiliyoruz. Şimdi gerçek dünyaya dönüp
bu analizlerimizi karşılaştıralım. Onlar ile aramıza konan her bir tuğla
büyüyen koca bir duvar haline geliyor. Gerek kullandığımız hatalı ke-
limelerle, gerek yanlış tutumlarımızla bu duvara bir tuğla koyuyor ve
toplumumuzdan bir bireyi izole ediyoruz.
Kişileri mevcut potansiyelleriyle kabul edip sosyal yaşama entegre
etmek belki de problemimizin çözümü için büyük bir adım. Bu ko-
nuda devlet politikaları da önemli bir unsur. Ne güzeldir ki tarihi-
mizde bize örnek olabilecek bir ecdada sahibiz. Keşke onların bu
konudaki tutum ve davranışlarını günümüze taşıyabilseydik veya
bıraktıkları yerlerden daha üst seviyelere taşıyabilseydik. Sos-
yal yaşama entegrasyon konusunda döneminde tüm dünyaya
öncü olabilecek bir sisteme sahip Osmanlı İmparatorluğu’nda
adliyelerde, saraylarda, saray veya saray dışındaki kütüphane-
lerde ‘Hâfız-ül kütüplük’ (kütüphane müdürü) gibi vazifeler ile
asosyal ve problemli kişiler yerine üretken ve sosyal bireyler
oluşturmuştur. Sultan II. Abdülhamid tarafından 1902’de ya-
pılan işitme problemli öğrencilerin okulunda ise cinsiyet ve
din ayrımına bakılmadan Müslüman ve gayrimüslim çocuk-
lar bir arada eğitim almışlardır. Bu okula giderken zorluk
yaşamasınlar diye sadece bu mektebe özel kıyafetler (kır-
mızı ceketler) dikilmişti. Giysilerin özel olmasındaki se-
bep ise insanların onlara karşı hassasiyetini artırmak ve
gidiş gelişlerde tramvayı kullanan öğrencilere indirimli
bilet uygulaması yapılmasıydı.
Günümüzde de toplumumuz da artan farkındalık sa-
yesinde benzer icraatlar devletimiz tarafından hayata
geçirilmeye başlandı. Zorlaştıran değil de kolaylaş-
tıran bir topluluğun ferdi olmak bizdeki hassasiyeti
körükleyecek bir potansiyel. Kimsenin kimseden
üstün olmadığının bilinci ile yaklaşım sergilersek
ve birlikte yaşadığımız, daima kalkınmasını istedi-
ğimiz toplumumuzun bir bireyini dahi kaybetme
lüksünün olmadığını bilirsek o örülen duvarların
sonsuza kadar yıkılmasını sağlayabiliriz.